29 Nisan 2010 Perşembe

Amerikan ordusunun en büyük düşmanı


Amerikan ordusu büyük düşmanını açıkladı: "O Microsoft yazılımı bizi aptal yapıyor!"
Bu slaytı görünce hak vermemek elde değil...

The New York Times'ın haberine göre, Amerikan ordusu, MS Office paketinin vazgeçilmezi PowerPoint'e olan düşkünlüğü yüzünden zor günler geçiriyor. Yan tarafta resmi bulunan Amerika'nın Afganistan stratejisini anlatan slayt için bölgedeki Amerikan ve NATO güçlerinin lideri; "Bu slaytı anladığımızda savaşı kazanacağız" dedi.

Yakın zamanda gerçekleşen askeri bir toplantıda ise General James N. Mattis soruna basit bir yaklaşımda bulundu; "PowerPoint bizi aptallaştırıyor." Aynı konferansta konuşan ve The Times'ın; Irak'ın kuzeyinde operasyonlar gerçekleştiriyorken PowerPoint sunumlarını yasakladığını söyleyen Tuğgeneral H. R. McMaster, PowerPoint'i bir iç tehdit olarak nitelendirdi; "Tehlikeli çünkü anlamanın ve kontrolün yanılsamasını yaratabiliyor. Dünyadaki bazı sorunlar slaytlarla anlatılamaz."

The Times'ın haberine göre komutanlar, beş tane slaytın beş sayfalık bir rapordaki bilgilerden eksik olacağını ve sunum yapanın analitik ve ikna edici noktalara değinme ihtiyacını da ortadan kaldırdığını söylüyor.

HP, Palm’ı 1,2 milyar dolara satın aldı!


Uzun zamandır satılacağı haberleri gündemi meşgul eden Palm, tam 1,2 milyar dolar veren HP’nin oldu!

Geçtiğimiz haftalarda çokça konuşulan ve geleceği pek de parlak görünmeyen Palm‘ın satılacağı kesindi, tek kesin olmayan şey fiyatıydı. Bazı uzmanlar tarafından Palm tüm değerini tüketmiş ve para etmeyecek bir yatırım olarak yorumlanıyordu ama HP aynı fikirde değil. HP‘nin tam 1,2 milyar dolar ödemesi ardından Palm’ın hisseleri 5,70 dolar değer bulmuş oldu.
Her ne kadar Palm‘ın telefonu Pre teknoloji dünyasında oldukça beğenilmiş olsa da, bir türlü kullanıcılar tarafından benzer tepkiler toplayamamış ve beklenen satış rakamlarını yakalayamamıştı.

Her ne kadar 1,2 milyar dolar ufak bir yatırım olmasa da, hisse başına 5,70 dolarlık bu satış, Palm‘ın sadece 7 ay önceki değerinin ancak üçte birine karşılık geliyor. 2009′un Ekim ayında hisselerinin değeri 17,46 olan Palm‘ın hisseleri Ocak 2010′da 13,41 dolara gerilemişti.

Konuyla ilgili olarak yapılan resmi basın açıklamasına şuradan ulaşabilirsiniz.

Opera 10.52 artık Mac’te


İnternette sörf konusunda hızıyla öne çıkan Opera’nın son sürümünün Mac versiyonu yayınladı!

Opera‘nın “Dünyanın en hızlı tarayıcısı” olduğunu iddia ettiği tarayıcısının en son sürümü sonunda Mac kullanıcılarına da hizmet verecek. Opera 10.52 sürümünün hızında yeni Javascript motoru Carakan önemli bir paya sahip. Opera 10.52‘nin Mac sürümü ayrıca yeni nesil Apple cihazların çoklu dokunma özelliklerini de destekliyor.
HTML5 ve CCS3 desteğine de sahip olan Opera 10.52‘nin Windows sürümü Mart ayında yayınlamıştı. Opera Turbo özelliği ile yavaş bağlantılarda, web sitelerini sıkıştırarak aktarması nedeniyle hız konusunda avantaj sağlayan tarayıcının Mac sürümünde bilgisayarınızı bir sunuya dönüştüren Opera Unite da yer alıyor.

Opera‘nın konuyla ilgili açıklamasını şu adresten inceleyebilir, şuradan ise tarayıcının Mac, Windows veya Linux sürümlerinden birini indirebilirsiniz.

26 Nisan 2010 Pazartesi

BreathingEarth.net:"dünyayı kim kirletiyor"



Küresel ısınma, çevre bilinci, nüfus artışı… Bunların hepsi günümüzde önemleri anlaşılan ama ne yazık ki etkileri büyük oranda hala sözde kalan konular.

Avustralyalı bir mültimedya tasarımcısı Dünya’nın ne hızla kirlendiğini ve nüfusun nasıl arttığını en kolay yoldan gösterebilmek için gerçek zamanlı bir simülasyon uygulaması hazırladı.

BreathingEarth.net adlı web sitesinde tüm ülkelerdeki doğum – ölüm oranları ve yol açtıkları karbondioksit salınımları, gerçek zamanlı Flash bir harita üzerinde görülebiliyor. Ve evet, Türkiye’ye ait oranlar da var…
David Bleja, hazırladığı sitedeki bilgilerin tümünün güvenilir kabul edilen kaynaklardan temin edildiğini söylüyor. CIA World Factbook ve Birleşmiş Milletler İstatistik Departmanı kaynaklı verilerin yine de %100 doğru olmayabileceğini de söyleyen Bleja, özellikle karbon salınımı konusundaki bilgilerin muhtemelen açıklanandan daha kötü olduğunu düşünüyor.

Site üzerinde kırmızı renkle yanıp sönen ülkeler o anda 1000 ton karbon salınımına yol açanlar. En sık yanıp söndüğünü göreceğiniz ülkelerin başında ise ABD, Çin ve Rusya gelecek. Sırasıyla her 5,3 saniyede, 6,4 saniyede ve 19,5 saniyede bir 1000 ton karbon salınımına yol açan bu ülkeler dışında ise ortalık daha sakin görünüyor.

Doğum ölüm oranları konusunda ise 1,2 saniyede 1 doğum ile Hindistan ve her 1,7 saniyede bir doğum ile Çin göze çarpıyor. Türkiye ise bu tabloda her 2,2 dakikada 1000 tonluk karbon salınımı ve her 26,6 saniyede 1 doğum ile yer alıyor.

Site ayrıca gerçek zamanlı olarak Dünya’nın şu anki nüfusu ve siteyi açtığınızdan beri olan toplam doğum, ölüm ve karbon salınımlarını görebilirsiniz

23 Nisan 2010 Cuma

Facebook Lite Sona Erdi...


Facebook Lite ile girmeye çalışan kullanıcılar artık normal Facebook adresine yönlendirilecek.

Facebook, 2009'un 11 Eylülü'nde yavaş bağlantıya sahip olan kullanıcılar için Facebook Lite adıyla daha hafif bir Facebook sitesi açmıştı. Projeye göre , bağlantılarının yavaşlığından dolayı birçok içeriğe sahip Facebook'a girmekte zorlanan kullanıcılar, Lite sürümünü açarak tasarım açısından kırpılmış bir Facebook'a girebilecekti.

Facebook'tan bugün gelen açıklamada ise Lite'a olan ilginin az olduğunu ama buna rağmen kullanıcıların isteklerine göre neye ihtiyaçları olduklarını daha iyi öğrendiklerini ve Facebook Lite'ı tamamen kapattıklarını açıkladı.

http://lite.facebook.com/ adresine girmek isteyen kullanıcılar artık otomatik olarak normal Facebook'a yönlendiriliyor.

Microsoft Windows 7 ile kazanmaya Başladı...


Son çeyrek finansal raporlarını yayınlayan Microsoft’ta Windows 7 rüzgarının olumlu etkileri hissedilmeye başlandı. Firmanın geliri bir yıl önceye göre %6, karı %35, hisse başına düşen kazanç %36 arttı!

Windows Vista‘nın neden olduğu olumsuz etkiler Windows 7 ile silinmeye başladı. Microsoft, 2009′un üçüncü çeyreğine dair yayınladığı finansal raporlardaki büyük artışı Windows 7‘ye bağlıyor. 2009′un Temmuz – Eylül ayları arasında gelirini 14,5 milyar dolar olarak açıklayan Microsoft, bunun bir yıl önceye göre %6 daha yüksek olduğunu belirtti ama asıl dikkat çeken nokta şirketin karlılığın artışı.
Aynı dönemde Microsoft 4 milyar dolar net kar elde ettiğini duyurdu. Bu bir yıl önceki aynı döneme göre tam %35′lik bir artış anlamına geliyor. Hisse başına düşen kazanç ise 0,45 Dolar artarak %36′ya ulaştı.

Microsoft yayınladığı basın bülteninde dünyadaki tüm PC’lerin %10′nunda Windows 7 kullanıldığını açıkladı ve firmanın Windows ürünlerinin gelir artışının %28 olduğunu belirtti. Böylece Windows 7 tüm zamanların en hızlı satan işletim sistemi unvanını kazanmış oldu.

22 Nisan 2010 Perşembe

Apple iAd ile neler planlıyor ?


Apple’ın geçtiğimiz günlerde açıkladığı iPhone 4.0 işletim sisteminde uygulama geliştiricileri en çok heyecanlandıran konulardan biri iAd yani Apple’ın reklam platformuydu.

Indirilen uygulamaların dörtte üçünün ücretsiz olduğu düşünülürse aslında Apple’ın kendi reklam platformunu çıkarması kaçınılmazdı. Çünkü Apple, ücretsiz uygulamaların indirilmesinden farkındalık yaratmak ve iPhone’a bağımlılık yaratmak dışında direkt olarak gelir elde edemiyordu. Bu amaçla Apple 275 milyon dolara Quattro Wireless firmasını satın almıştı. Bundan en çok etkilenen ise Admob ve onu satın almak isteyen Google olacak gibi gözüküyor.

Quattro Wireless’ın CEO’sunun açıklamalarında edinilen bilgiler ise şöyle:

Apple‘ın reklamlarında iAd logosu olacak. Bu sayede Apple marka gücü desteği alınmış olacak.
iAd işletim sisteminin tüm özelliklerine erişebilen kapsamlı bir yapı üzerine kurulacak. Bunlardan en ilginç olanı pusula ve gps’e erişebiliyor olması! Lokasyon bazlı reklam yıllardır istenen fakat bir türlü becerilemeyen bir alan fakat Apple burada başarı hikayesi yaratacak gibi gözüküyor.
“Şu uygulamayı kullananlara iAd göster” şeklinde değil de demografik bilgilere ve lokasyona göre reklam verilebilecek. Yani “Levent civarında 25-30 yaş arası iPhone kullanıcılarına Kanyon reklamı göster” denilebilecek!
Özetlemek gerekirse Apple, iAd ile hem ücretsiz uygulamalardan kaynaklanan bir gelir kaçağını kapatmış olacak, hem de inovatif yeni reklam formatları ile mobil reklam dünyasına da öncülük edecek ve daha hedefli reklam alanları yaratarak reklamverenleri de memnun edecek gibi gözüküyor.

Detaylar için tıklayın.

Facebook ve Microsoft’tun Google Docs alternatifi


Facebook’un patronu Mark Zuckerberg, Microsoft iş birliği ile geliştirilen yeni online doküman editörünü duyurdu. Docs.com, Google Docs’un sosyal medya destekli bir alternatifi olacak…

Microsoft‘un FUSE labs‘i tarafından geliştirilen Docs.com, web uygulamasının içerisinden yeni bir doküman oluşturmayı veya masaüstünden sisteme doküman yüklemeyi mümkün kılıyor.
Oluşturduğunuz dokümanı paylaşmak istediğinizde ise devreye Facebook giriyor. Docs.com üzerindeki dokümanları seçtiğiniz Facebook arkadaşlarınızla paylaşabiliyorsunuz. Bu doküman üzerinde Facebook‘ta arkadaşlarınızla görüş alış verişinde bulunmak veya dokümanı düzenleme iznine sahip olacak kişileri tanımlamak da mümkün.

Microsoft‘un yıllardır devam eden Office yazılım paketi tecrübesi ile Docs.com, Google Docs‘a oldukça ciddi bir alternatif olacağa benziyor. Google Docs‘a göre daha gelişmiş özelliklere sahip olacak olan Docs.com, Facebook entegrasyonu ile hızla yaygınlaşabilir. Fakat Docs.com şu an için Beta sürümünde ve sunacağı tüm özellikleri görmek için biraz daha beklemek gerekecek.

Yeni iPhone 4G’nin ilk görüntüleri



İnternette dolaşan bu görüntüler iPhone 4G’ye ait olabilir mi? İddialara göre ABD’de bir barda yerde bulunan bu telefon, Apple’ın yeni nesil iPhone’una ait…

Apple’ın popüler telefonu iPhone 3GS piyasada ama meraklıları 4G’yi bekliyorlar. Son bilgilere Haziran ayında piyasaya çıkacak yeni iPhone hakkında ise henüz çok fazla bilgi yok. Fakat ilginç bir iddiaya göre iPhone 4G ile ilgili ilk bilgilere tesadüfen ulaşıldı…
Engaget ve 9 to 5 Mac sitelerindeki yayınlanan bu görüntülerin iPhone 4G’ye ait olduğu söyleniyor. Telefonun ön tarafında bulunan kamerası ve 80 GB’lık veri depolama kapasitesi bulunan telefon iddialara göre bir süre sonra çalışmamaya başlamış. Ancak o ana kadar daha yeni bir iPhone OS sürümüne sahip olduğu görülmüş.

Bu iddiaların ne kadar doğru ne kadar gerçek olduğunu şu an için bilmek için henüz erken ama yine de aşağıdaki görüntülere bakarak kararı siz verebilirsiniz:

13 Nisan 2010 Salı

Microsoft’un Yeni Telefonları KIN One ve KIN Two



Microsoft, sosyal medya modasına yeni telefonları ile katılıyor. İşte Microsoft’un telefonlarının ilk detayları…

Uzun zamandır üzerinde konuşulan ve internette Pink adıyla anılan Microsoft telefonları dün ABD’de resmen tanıtıldı. Bundan sonra KIN adıyla tanınacak telefonların şu an için iki modeli bulunuyor ve her iki telefonunun da öncelikli hedef kitlesi sosyal ağlara meraklı genç kullanıcılar.

Daha küçük olan KIN One, 5 MP kameraya ve QWERTY klavyeye sahip olan bir model. KIN Two ise daha geniş bir telefon, 8 MP kamerası ile HD video kaydı da yapabiliyor ve 8 GB’lık dahili bellek kapasitesine sahip.



Telefonların sosyal ağlar için özel geliştirilmiş olan özelliği KIN Loop, kullanıcının sosyal ağlardaki mesajlarını bir arada gösterebiliyor. Ayrıca kullanıcının takip ettiği kişilerin gönderileri de yine Loop sayesinde izlenebiliyor.

KIN Spot adı verilen diğer özellik ise ekranın altında yer alıyor ve kullanıcının sosyal ağlarda video, resim veya metin paylaşmasını sağlıyor. KIN Studio ise, telefon sahiplerinin KIN‘i kullanarak paylaştıkları her şeyi internet üzerinde depolayan bir alan. Bu sayede herhangi bir senkronizasyona gerek kalmadan, tüm paylaşımlarınızı KIN Studio üzerinde bulabiliyorsunuz. KIN Studio‘ya herhangi bir internet tarayıcısı ile erişmek mümkün.

KIN‘in işletim sistemi daha önceden tahmin edildiği gibi Windows Phone 7 değil. Microsoft, Siverlight üzerinde geliştirilmiş özel bir sistemin kullanıldığını söylüyorlar. Doğal olarak KIN sosyal ağ özellikleri gelişmiş bir telefon ama bir akıllı telefon da değil.

KIN ile ilgili daha detaylı bilgiyi resmi web sitesi Kin.com‘dan da alabilirsiniz.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Google’ın hız tutkusu arama sonuçlarını etkiliyor

Google internete hız konusuna büyük önem veriyor ve Google’ın hız tutkusu artık herkesi ilgilendiriyor çünkü sunucunuzun hızı, sitenizin sıralamasını etkileyecek…

Google ilk olarak geçtiğimiz yol, yükleme hızı yavaş olan sitelerin ziyaretçiler için önemli bir sorun olduğunu ifade etmişti. Daha hızlı internet bağlantısı ihtiyacının yanı sıra, sunucuların hızı da Google için büyük önem taşıyor.

Chrome başlı başına hız için tasarlanmış bir tarayıcı. Google DNS yine hız konusuna büyük önem veren bir servis. Google‘ın fiber optik kablo döşeyerek daha hızlı internet erişimi sağlama isteği de yine hız tutkusunun bir ürünü.

Ve arama devi nihayet sunucu hızının, sitelerin arama sonuçlarında listelenmesinde bir faktör olarak hesaplanacağını duyurdu. Google‘ın bu konuya verdiği önem code.Google.com/Speed adresinden de yakından takip edilebilir.

Fakat arama sonuçlarında site hızı faktörü başlar başlamaz büyük bir etki yaratmayacak. Çünkü Google‘ın açıklamasına göre var olan aramaların %1′inden daha azı bu faktörden etkilenecek ve sadece Google.com üzerinden yapılan İngilizce aramalarda bir etmen olacak.

Sitelerin içeriği ve bağlantılar hala hızdan daha önemli etkenler olacak…

Adobe – Apple kavgası Facebook’a taşındı!


Adobe ve Apple’ın Flash inadı iki firma arasından çıktı, kullanıcılara sıçradı. Adobe kullanıcıları Apple’a karşı Facebook’ta isyan bayrağını açtılar…

Günümüzde her şey kullanıcı odaklı. Daha doğrusu hemen hemen her şey. Her ne kadar Apple‘ın iPhone ve iPad ürünleri kullanıcılar tarafından büyük beğeni toplasa da, Steve Jobs’ın Flash karşıtı tutumu bazı Apple kullanıcılarını bile rahatsız ediyor. Adobe hayranları ise rahatsızlık seviyesini çoktan geçtiler ve Jobs’un inadına karşı kızgınlıklarını dile getirmeye başladılar.

Bunun son örneği Facebook‘ta açılan bir grup oldu. “I’m with Adobe” (Adobe’nin yanındayım) adlı Facebook grubu açılmasın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen 5000′e yakın üye toplamayı başardı.

Facebook grubun açıklamasında şunlar yazıyor:

“Adobe ve Apple arasındaki savaş 8 Nisan 2010′da Steve Jobs’un Flash‘ın asla iPhone veya iPad‘de yer almayacağını söylemesi ile bir kırılma noktasına ulaştı. Hatta 10 Nisan 2010′da piyasaya çıkan Flash-to-iPhone C derleyicisi de yasaklandı.

Artık bu hikayede kimin “kötü adam” olduğuna dair bir tartışma yok, Apple kendisini rekabet karşıtı, geliştirici karşıtıcı ve tüketici karşıtı olduğunu kanıtladı“.

8 Nisan 2010 Perşembe

CERN deneyi(açıklayıcı anlatımla)



Parçacık fiziği nedir? Protonları neden kurcalıyorlar? Büyük Hadron Çarpıştırıcısı neden yapıldı? Ve belki de en önemli soru; deney Dünya’yı yok edecek mi? Tüm bu soruları “sokaktaki insan”ın anlayacağı kelimelerle yanıtlıyoruz…


Çoğumuz CERN‘in deneyini nefesimizi tutarak izledik. Belki çoğumuz bozuntuya vermiyordu ama aslında orada neler yapıldığına dair pek de fikrimiz yoktu. Büyük bir şeyler olduğu kesin ama tam olarak ne oluyordu?

Hatta eğer deneyin sonunda koskoca bilim adamları şampanya patlatıp, çocuklar gibi sevinmeseydi çoğumuz hiçbir şey olmadığına yemin edebilirdi. Peki orada gerçekten neler oldu? Bu deney neden bu kadar büyük bir ses getirdi?

Mümkün olan en kısa haliyle bu sorunun yanıtını vermeye çalışacağız. Üstelik aramızda parçacık fiziği profesörü olmayanların da anlayabileceği kelimelerle…

Öncelikle parçacık fiziği, en basit tanımıyla minicik parçacıkları birbirine çarpıştırarak sonuçlarını gözlenmeye dayalı fizik disiplini. Bizi ilgilendiren en önemli çarpışmanın ise bundan yaklaşık 13,7 milyar yıl önce gerçekleştiği tahmin ediliyor. Büyük Patlama veya Bing Bang denilen bu çarpışma evrenin ortaya çıkmasına yol açan bir dizi olayı tetikledi.



Büyük Patlama esnasında ortaya inanılmaz bir enerji ve ısı çıktı. Zaman içinde yoğunlaşmış bu enerji seyreldi ve evren soğumaya başladı. Bilim adamları bu soğumanın hala devam ettiğini söylüyorlar. Burada önemli bir detay var. Evrenin soğuması, aslında bildiğimiz fizik kurallarının da değişmesine yol açıyor.

Bugün mutlak doğru olarak kabul ettiğimiz bazı fizik kurallarının, evrenin ilk aşamalarında çok daha farlı olduğu tahmin ediliyor. Keşke bir zaman makinemiz ve çok büyük ısılara duyarlı, arkasında durarak rahatça gözlem yapılabilecek bir cihazımız olsaydı…

Bu pek mümkün olmadığına göre, evrenin ilk anlarında gerçekten neler olup bittiğini gözlemlemek için zaman yolculuğu yerine, yerin 100 metre altında, 27 kilometre uzunluğunda bir tünel kazmak ve Büyük Patlama‘nın minicik bir benzerini laboratuar koşullarında gerçekleştirmek de işimizi görebilir.

İşte CERN‘deki deneyin özü bu. Büyük Patlama‘yı kontrollü bir ortamda ve çok daha küçük bir ölçekte yeniden oluşturmak ve sonuçlarını gözlemlemek. Bu sayede bugün tanımlayabildiğimiz parçacıkların belki de ilk zamanlardaki bambaşka özelliklere sahip olduğunu keşfetmemize yardım edebilir.



Evrenin ilk anlarına tanıklık etme sevdasının yanı sıra bilim adamları, yer çekimini oluşturan ve tüm galaksiyi bir arada tutan karanlık maddenin varlığını da bu deneyle kanıtlamaya çalışıyorlar. Karanlık madde ne yazık ki gözle görülebilecek bir şey değil ama deney sonucunda varlığına dair ipuçları elde etmek, 1933 yılından beri bu maddenin devam eden varlığına dair iddiaları ispatlayabilir.

Bu deney için bilim adamları 3,5 TeV enerjiye sahip iki atom parçacıcığını birbirleri ile toplamda 7 TeV‘lik bir güçle çarpıştırdılar. TeV yani tera (trilyon) elektron volt. İşin içinde “trilyon” girince herkes bu büyük rakam karşısında bir an durup düşünür: Bu kadar büyük bir gücün Dünya’yı yok etme ihtimali olabilir mi?

Aslında bu sandığınız kadar büyük bir enerji değil. Orantılı olarak karşılaştırıldığında 3,5 TeV yaklaşık olarak 100 kiloluk bir insana 350 bin tonluk güç uygulanmasına eş değer. Fakat söz konusu olan atomdan bile küçük bir proton olunca, ortaya çıkan enerji sadece proton için çok büyük kalıyor.



Ama asıl soru ve itirazlar bu çarpışma sonucunda ortaya çıkabilecek minik kara deliklerin Dünya’nın sonunu getirecekleri üzerine odaklandı. Eğer CERN‘deki bilim adamlarına güveniyorsanız bu konuda endişe edilecek bir şey yok.

Çünkü bu çapta çarpışmalar evrenin farklı köşelerinde defalarca doğal olarak zaten gerçekleşiyor ve şimdiye kadar Dünya yakınında gerçekleşen bu olaylar, Dünya’yı yutacak kadar büyük bir kara delik oluşturmadı. CERN‘dekiler de işte buna güveniyorlar.

Bundan yaklaşık 1 yıl sonra gerçekleşmesi planlanan daha büyük deneyde 14 TeV‘lik bir çarpışma gerçekleşecek. Bilim adamları çok büyük ihtimalle ortaya bir kara delik çıkmayacağını, çıksa bile kısa sürede kendiliğinden yok olacağını söylüyorlar.

Yani sonucunda elde edilecek bilgilere ulaşmak için alınan risk son derece küçük bir oranda… Umarız sonucunda bu riske değecek bulgulara ulaşılabilir…

iPad 24 Nisan’da Avrupa’da!


Söylentilere bakılırsa Apple iPad için oluşan kuyrukları Avrupa’da 24 Nisan Cumartesi günü görmek mümkün olacak.


Bitterwallet adındaki tüketici sitesinin yakın zaman içerisinde iki farklı kaynaktan edindiği bilgiye göre Apple iPad İngiltere’de 24 Nisan Cumartesi gününden itibaren satışa çıkıyor. Bu kaynaklardan bir tanesi Apple çalışanı ve bahsi geçen tarihi doğruluyor. Öbür kaynak ise başka bir Apple çalışanının 24 Nisan’da tüm mağaza çalışanlarının izinlerinin iptal edildiğini ve aynı zamanda her mağaza için fazladan çalışan çağrıldığını söylediğini belirtiyor.


Apple’dan henüz resmi bir açıklama gelmiş değil ve sitelerinde de satışın hala “Nisan sonunda” başlayacağı yazıyor. Ancak Apple Amerika’da yaptığı gibi satışı bir Cumartesi günü yapmak istiyorsa 24 Nisan bunun için en olası tarih olarak karşımıza çıkıyor. Aynı şekilde, “Nisan sonunda” ifadesini de doğrulamış oluyor.

Apple’ın diğer bir çok ürününde yaptığı gibi bu sefer de ön sipariş toplayacağını düşünürsek, önümüzdeki günlerde resmi bir açıklama görebiliriz.

Windows 7 SP1 nete düştü


Windows 7 SP1, Microsoft’un resmi dağıtım kanallarından önce torrent’e düştü…

Microsoft, Mart ortasında Windows 7 ve Windows Server 2008 için yayınlanacak olan servis paketini duyurmuş ama ne zaman yayınlanacağına dair bir tarih vermemişti. Windows Update üzerinden dağıtılacağı duyurulan servis paketi, Microsoft‘un resmi dağıtım kanalından önce torrent’te boy gösterdi…

Torrent sitelerinde ortaya çıkan Windows 7 servis paketinin beta olduğu anlaşılıyor. ” 6.1.7601.16537.amd64fre.win7.100327-0053” adındaki dosya büyük ihtimalle Microsoft‘un kapalı beta sürecinde test ettiği bir sürüm.

Bu nedenle Windows 7 sahiplerinin resmi SP1′i beklemeleri daha sağlıklı olacak gibi görünüyor. Ama torrent’lerde şimdiye kadar binden fazla kez indirilen SP1, Microsoft‘un bu konuda hangi aşamaya geldiğini göstermesi açısından önemli.

Google TV’den önce Android TV geldi


Google’ın merak edilen Google TV projesi henüz ortalarda yok ama piyasada bir Android TV var…

Sizlere daha önce Google TV ile ilgili ilk bilgileri aktarmıştık. Bu konuda henüz yeni bir gelişme yok ama bir Google TV, İsveç’te ortaya çıktı. People of Lava‘nın imal ettiği doğrudan internete bağlanan yeni televizyonları Android işletim sistemine sahip.


Tam olarak Google‘ın aklındaki televizyon konsepti bu olmasa da, People of Lava, Android’in becerilerini bir televizyon ile oldukça başarılı bir şekilde birleştirmiş. Scandinavia Android TV adı verilen bu HD LED televizyonun 42 inçlik modeli şu anda satışta ve fiyatı 2500 dolar civarı (yaklaşık 3750 TL).

İnternet bağlantısına sahip olan televizyon bu sayede TV yayınlarının yanına, sosyal medya ve internetteki multimedya içeriklerini de ekliyor. Google Maps, hava durumu, saat – takvim, YouTube, internet tarayıcısı gibi özelliklerin yanı sıra Android‘in indirilebilir içerikleri de bu televizyonda çalıştırılabiliyor.

Bu sayede Facebook ve Twitter uygulamalarının da kablosuz klavye ve fare ile kullanılabileceği televizyon ayrıca USB desteğine de sahip. Scandinavia Android TV’yi sitesinden de inceleyebilirsiniz.

3 Nisan 2010 Cumartesi

Pornografik materyal indirmek ve bulundurmak suç mudur?


Dünyanın belki de en yaygın ve gelişmiş sektörlerinden olan porno sektörü de, bilişim teknolojilerinin gelişmesi ile hızla büyümektedir. İnternet ve diğer elektronik iletişim araçlarının hızlı ve kolay ulaşılabilir olması sebebi ile de en büyük pazarı bilişim sektöründe bulmaktadır. Ancak, insanların temel içgüdülerinden gelen merak duygusu sonucunda bir çoğu ücretsiz olan pornografik içeriğin bilinçsizce indirilmesi veya görüntülenmesi bazen sorunlar yaratabilmektedir.

Ülkemizde, her türlü pornografik yayın yasaktır. Yasağın kapsamı salt bulundurma için geçerli olmayıp, ortalıkta açıkça el değiştirmesidir. Bunlara özel izinle yayınlanan dergiler ve filmler dâhil değildir. Ancak, internette rahatça ulaşılabilen ve pornografik materyal içeren sitelerin Türkiye’de yayın yapması Ceza kanunumuza göre suç olarak düzenlenmiştir.

Bu tür yayın yapan sitelerde, özellikle kategorilere ayrılmış içeriklerde Türk Ceza Kanunu’nca indirilmesi ve bulundurulması açıkça suç sayılan içeriklere de rastlanmaktadır. Bunların başında; içeriğinde ”hayvan”ların kullanıldığı ve şiddet içeren pornografik resim, söz ve videolar bulunmaktadır. Bu tarz içeriğin bulundurulması ve indirilmesi dahi suçtur, bulunduran veya indiren kişiye 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve para cezası öngörülmüştür. Yine, Lolita, Liseli, Teenage gibi tanımlarla yer alan, yaşça küçük olan ya da o şekilde izlenim verilen içeriklerin bulundurulması, dağıtılması ve paylaşılması 2 Yıldan 5 Yıla kadar hapis cezası ve para cezasını gerektirmektedir.

Liseli, Teenage, Lolita gibi kavramlar, her ne kadar insanların aklına 3 – 5 yaşındaki çocukları getirmese de bu kavramların ifade ettiği kişiler yetişkin olmayan kişilerdir. Ülkemizde bu yaş sınırı 18’dir ve 18 yaş altında kalan kişiler Türk Ceza Kanunu’nun 6/b maddesinde “Çocuk “ olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeple 3 Yaşında olan bir çocuğun pornografik görüntülerinin bulundurulması, indirilmesi, dağıtılması ile 17 yaşındaki bir çocuğun pornografik görüntülerinin bulundurulması, dağıtılması ve indirilmesi arasında herhangi bir fark yoktur. Bu suç, 18 yaşına gelmemiş her çocuğu kapsamaktadır.

Bu suçu işleyen ve tıpta “pedofili” olarak nitelendirilen insanlar dışında, sadece merak yüzünden ya da indirilen içeriğin kontrol edilmemesinden dolayı birçok kullanıcı farkında olmadan suç işlemiş olmaktadır.

Çocukların cinsel istismarı ile Çocuk pornografisi birbirine karıştırılmamalıdır. Her ne kadar pornografik görüntülerde çocukla ilişkiye giren kişinin suçu istismar ya da başka bir suçu oluşturuyor olsa da; bu görüntüleri indiren, bulunduran ve dağıtan insanların suçu “çocuk pornografisi “ altında değerlendirilmektedir ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Bu noktada akıllara gelen ilk sorulardan biri, görüntülerde bulunan kişilerin yetişkin olmasına rağmen, daha genç imajı verilmek için okul kıyafetleri ile ya da imaj değiştirerek ergin olmayan imajı verilmesi halinde suçun işlenmiş olup olmayacağıdır. Ya da tam tersi, çocuk olmasına rağmen yetişkin imajı verilen içeriklerin bulundurulmasının veya indirilmesinin suç olup olmayacağıdır. Bizce, bunlardan hiç biri suçun oluşmasına engel değildir. Bazı ülke kanunlarında ve Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’nde bu suçun oluşması için bizzat çocukların kullanılması gerekmemektedir, hatta “anime” şeklinde çizgi filmler ya da çocukları çağrıştıran görüntüler de suç olarak tanımlanmıştır.

Görüldüğü üzere, İnternet kullanıcısını ilgilendiren en önemli husus “Çocuk” kavramı ve yaş unsurudur.

1-Çocuk Pornosu Kavramının tanımlanması
Çocuk pornografisi kavramı ile ilgili olarak birçok tanımlama yapılmıştır. Çocuk haklarını korumaya yönelik Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Çocuk hakları Sözleşmesine (UN 1989) ek olarak, üye devletler arasında 25.05.2000 de imzalanan protokolde çocuk pornografisi, ‘’Çocuğun gerçekte veya taklit sureti ile bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesidir.’’ şeklinde tanımlamıştır.
Avrupa Konseyi’nce hazırlanıp 45 ülke tarafından imzalanan Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi’nde ise çocuk pornografisi “bir çocuğun cinsel olarak kullanılmasını, küçük gibi görünen kişinin cinsel olarak kullanılmasını, bir küçüğü temsil eden gerçekçi bir imajın cinsel içerikli olarak kullanılmasını görsel olarak içeren pornografik materyaldir.’’ şeklinde tanımlamıştır.

2-Çocuk Pornografisinde Yaş unsuru
Ceza Kanununun 6. Maddesinin 1 Fıkrasının b bendine göre, çocuk deyiminden henüz 18 yasını doldurmamış kişi anlaşılmaktadır. Bazı ülkelerde, cinsel olgunlaşmaya bağlı olarak, bu yaş sınırı 12 ve 15 yaş olarak kabul edilirken, bazı ülkelerde ise 17 – 18 yaşına kadar varmaktadır. Bazı ülkelerde ise yaş tanımlaması yapılmamış olup, ergenliğine henüz girmemiş olan herkes çocuk olarak kabul edilmiştir.

Hukuki düzenlemelere bakıldığında Türk Medeni Kanunu’ndaki ve Ceza Kanunu’ndaki korumaya yönelik yaş sınırı farklıdır. Evlenme yaşı ile cinsel erginlik yaşlarının farklı olarak düzenlendiği Medeni Kanun’da asgari evlilik yaşı 17 iken Ceza Kanunu’nda cinsel yetişkinlik açısından 18 yaş sınır kabul edilmektedir. Cinsel yetişkinlik yaşı Amerika’da ve Norveç’te 16, Polonya’da 15, Kanada’da 14, Japonya’da 13’tür.

Sonuç olarak, ülkemizde her türlü Pornografik yayının internet üzerinden yapılması suçtur. Yetişin içerikli pornografik görüntülerin sadece bulundurulması suç olmasa da, şiddet içeren, çocukları gösteren, hayvanları kullanan pornografik içerikler Ceza Kanunu’na göre suç kabul edilmektedir. Her ülkenin yasaları farklı olduğundan sınırlandırmalar da buna göre yapılmaktadır. Ancak bu içeriklerin yabancı ülkeden yayın yapan bir siteden indirilmesi ve bulundurulması, bizim ülkemizde suç olduğu gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır. Bu sebeple ağır yaptırımlara maruz kalmamak için güvenli sitelerden içerik indirilmeli ve indirilmeden önce içeriğin ne olduğu mutlaka kontrol edilmelidir. İçeriği kontrol edilmeden veya güvenilir olmayan sitelerden indirilen pornografik içerikler suç içerebilir ve kullanıcılar kendisini birden bire mahkeme önünde bulabilir.

PERSONELİN İŞLEDİĞİ BİLİŞİM SUÇU İŞVERENE...


Artık bir çok kurum ve şirkette, ast ve üstler dahil hemen hemen her personelin önünde internete bağlı bir bilgisayar bulunmaktadır. Hatta, mobil çalışan ekipler dahi 3G bağlantılı dizüstü bilgisayarlarla şirket işlerini rahatlıkla görebilmektedir.

İnternetin inanılmaz faydaları ve hayatımıza katkılarının yanı sıra, çok küçük bi yüzde oranında da olsa suç işlemeye müsait bir yapı arzetmektedir. İşlenen bir çok suçun takibi ise, öncelikle IP mumaralarından başlamaktadır. Her kurumun veya şirketin internete çıkış yaparken kullandığı bir kimlik bilgisi vardır. Bu kimlik bilgisi, internet erişimi sağlayan firmalar tarafından uluslararası standarda sahip bir IP numarası ile ilişkilendirilmektedir. Bir kurum ya da şirkette, ister 1 bilgisayar olsun, isterse de onlarca bilgisayar olsun, o şirketin internete çıkarken ilişkilendirildiği, genelde tek bir IP numarası vardır: 212.255.255.199 gibi bir numara dizisinden oluşan IP numarası, internet aracılığıyla işlenen bir çok suçun yasal takibinin başlangıç noktasını oluşturmaktadır.

Şirket ya da kurum personeli, şirkete ait bilgisayarlardan herhangi bir suç işlemiş olabileceği gibi, suç kastı olmadan telif haklarına konu bir içeriği arkadaşlarıyla paylaşabilir, birilerini eleştirmek isterken hakaret edebilir, ya da mail zincirleriyle gelen asparagas bir haberi arkadaşlarına ileterek haksız rekebet suçunu işleyebilir. Böyle bir durumda, personel bu eylemini anonim olarak yapmış olursa, başka bir deyişle kimliğini belirtmeksizin yapmış olursa, şirket ya da kurum yöneticileri bu tip eylemlerden sorumlu tutulabilecektir. Nitekim, tespit edilen IP numarasının kime ait olduğu araştırıldığında soruşturma makamlarının karşısına şirket veya kurum çıkacaktır.Dolayısıyla da şirketin en yetkilisi, durup dururken sanıkdurumuna düşebilecektir.

Her ne kadar, tek başına IP numarasının tespit edilmiş olması, soruşturmanın yürütülmesi için yeterli bir delil olmayacaksa da, bir çok durumda savcılıklar başka bir delile ihtiyaç duymadan sadece IP numarasından dolayı o şirketin yöneticilerine kamu davası açabilmektedir.

Bu tür bir riskle karşı karşıya kalmamak için, personelin kullandığı her bilgisayarın iç IP dağıtım loglarını tutmakta ve bu kayıtları en az 6 ay saklamakta fayda vardır. Ayrıca, personelin özel hayatının ve gizliliğinin, meraklı olabilecek 3. Kişiler ile yönetsel ve teknik personelden korunması da sağlanmalıdır. Alınması gereken tedbirler bunlarla da sınırlı değil.. Bunların dışında, tutulacak bu kayıtların gizliliğinin, bütünlüğünün, değiştirilmezliğinin ve doğruluğunun sağlanması için de elektronik mühürleme (zaman damgalı HASH) işleminin günlük olarak yapılması da çok önemlidir. Nitekim, delil niteliği taşıyan bu kayıtların her zaman için manipüle edilmesi de çok kolaydır.